24 Ağustos 2010 Salı

Alıntılar

  • Biraz ailenizden bahseder misiniz?
"Tabii... O yıllar yetmişli yıllar henüz… Anne ve babam ortaokul sıralarındalar ve birbirlerinin ileride birbirlerine yaşatacakları felaketlerden habersizler. O tatlı kıza kimse şunları söyleyemiyor; O adam yanlış adam. Bunu henüz bilmiyorsun ama siz aslında birbirinizden yıldızlar kadar uzaksınız, bu hatayı yapma. Ve gene kimse babama o güzel kızdan uzak durmasını ve peşini bırakmasını tembihlemiyor. Bir süre sonra da âşık gibi bir şey oluyorlar ve hikâyeleri başlıyor.
Ve bugünler, 2010’lu yıllar henüz… Geçen akşam bizimkileri görüyorum kapının orada, her şey komşunun ‘’naber?’’ sorusuna annemin ailemiz adına ‘’iyilik.’’ diye cevap vermesi kadar yalan sahiden. İki aile var sitenin otoparkında, komşu yarın oğlunun nişanının olduğunu ve bu yüzden bir hengâme içinde olduğunu anlatıyor, kocası babama annesinin rahatsızlığından bahsediyor babam ise toplumsal rolünü o kadar iyi oynuyor ki tanımasam yiyeceğim. O an hep yaptığı gibi bizden, o adamdan ya da yakınında olan başka her şeyden çok uzaklarda olduğunu kestirebiliyorum. Keşke babam çoğu baba gibi basit bir adam olsaydı. Sanırım o zaman onu sevebilirdim. Belki bir gün onu temelli kaybettiğimde onun bu saçma hayatı için üzülebilirdim."

  • Anneden çok babayla ilgili sanırım soru işaretleriniz var?
"Biraz düşününce babanın gizlediği şey oğulda açığa çıkıyorsa gerçekten, babam pek makul bir adam değilmiş sahiden. Babam… Babam gerçekten sıra dışı birisi, bazen bana o kadar ilgisiz ve uzak geliyor ki onun başka bir yerlerde bizden tamamen bağımsız bambaşka bir ailesi olduğunu düşünüyorum. O eve gidiyor ve süslü bir kokona kapıyı açıp onu öpüyor, elindeki çantayı alıyor ve mutfaktaki telefon konuşmasına dönüyor son dedikoduları da almak için. Biri erkek biri kız çocuğu var, televizyonun karşısında yerde oturmuşlar. Dikkatle saçma sapan bir şeyler izliyorlar. Babamın, yani babalarının geldiklerini görünce gülümsüyorlar ona ve tekrar ekrana dönüyorlar aynı anda. Bütün bunlar olurken babam orada mı gerçekten bunu pek kestiremiyorum işte. Bence böyle bir şey varsa bile babam aslında oraya da ait değil. Yani onları da dolandırıyor, aslında o evde herkes birbirini dolandırıyor. En azından benim ailemde herkes dürüsttür. Onun tam olarak nerede, nasıl mutlu olabileceğini bilemiyorum, tek bildiğim çalışmaktan zevk aldığı. Tatil adamı değildir. Galiba babam hakkında da başka bir şey bilmiyorum. Çalışmayı gerçekten sevdiğinden de emin değilim, belki katlanmak zorunda olduğu şeyi bu şekilde yansıtarak sevmeye çalışıyordur. Kim bilir? Onun o karmaşık dünyasına girebilmeyi, ona ulaşabilmeyi isterdim. Göründüğü kadar mutlu olmadığını sezebilecek bilinçteyim çünkü. Herkese yakın ama bana uzak gelmesinin nedeni de bu olsa gerek. Onun hakkında konuşurken ne kadar olasılıklı kelimeler varsa kullandığımı fark ettim. Gizemi seviyor olmalıydı…"

  • Evden uzaklaşmayı istedikçe her şeyden uzaklaşmayı istemeye başladım. Bütün suçu ebeveynlerime rahatlıkla atabilirim, sanırım yerimde olsaydınız bunun için beni suçlamazdınız.

  • Ben ve arkadaşlarım, bir ortamda birbirimize yumurta atıp yiyorsa tutma dediğimizde kimse tutmazdı o yumurtaları. Sisteme ve ahlaka böyle bir başkaldırıyla büyüdük biz. Tamam, belki bazen hayatın tadını çıkartacağız diye bokunu çıkartmış olabiliriz ama aslında masum olandır karşı gelen.

  • Bol yıldızlı, galaksi ve evren ötesini andıran gösterişli bir üniformanın ve bolca terle üzerine titrenmiş protein dolu gelişmiş bir vücudun altında kaliteli bir kişilik yatamaz. Bütün o üniforma merakı ve uğraşlar kişinin ilk gençlik yıllarındaki bastırılmış duygularıyla alakalıdır. Sanırım bu yüzden subaylar pek alkol sevmez, bilinçaltı risklidir.

  • Polis, asker ya da tanrı gibi sözde güçlü kavramların halkı uyguculuğa yönlendirmeye çalışması ve aksi takdirde onu yasa ya da ateş gibi fenomenlerle cezalandırmaya çalışması toplumun onları istemeye istemeye sevmeye çalışmasına ve kabullenmesine neden olmuştur ve rönesansta batıda yakalanan sanattaki ve dindeki laik yapı bugün de sürdürülmeye çalışılırken bizde konformist rejim ilerleyerek amip gibi yayılmaktadır.

  • Yaşadığın semti birkaç cümleyle anlatacak olsaydın neler söylerdin? sorusu üzerine
"İstanbul eşcinseldir, hem ağır ağabey hem de güzel bir kadındır. Güzel olduğu için koca götlü diyerek onu ezmeye çalışırım kendimce, öyle ki ilkokuldan beri sevdiğim insanlarla uğraşırım. O zamanlar sınıfta sevdiğim kızın kafasına silgi atardım. O silgi seni seviyorumdu aslında. İkili ilişkilerde en başından beri yanlıştım. Bugün ise size toplumla nasıl uyuşamadığımı anlatıyorum. Umarım yakında tanrıyla da aram bozulmaz. Neyim kaldı sanki ondan başka. İstanbul mu? Bizim gökdelenlerimizin yanında gecekondularımız vardır. Halka çok benzer yapılar. Aralarında uçurum vardır ama sonunda hepsi aynı caddeye çıkar." demiştir.

  • Sana âşık olmak, orospunun birine tutulmak kadar umutsuz, bir köylü güzelini sevmek kadar masum ve bazen saatlerce dalıp gittiğimde bana titreyen elleriyle su getiren babamın elleri kadar tedirgin bir iş. Sen eski beraber olduğum kişilere göre sahilde geçirilen bir gün gibisin. Ve bütün bu aptal âşık laflarını bana yazdıran Julietin silüetisin.

    Modellik yaparkan aytuğ...





    16 Ağustos 2010 Pazartesi

    Basından birkaç haber ve röportaj


    Kitapları

    • Ben Hep 17 Yaşındayım (2009/İkinci Adam Yayınları)
    En çok dikkat çeken yazılarından birisi olan ‘’Ve Tanrı İlk Defa Gösterdi Kendini Henüz Yaşayan Bir Çocuğa’’ adlı fantastik kurgusu ve aydınlanmacı hareketleriyle beğenilen bu ufak senaryosu bugünlerde DOT tiyatrosunda oynanmaya hazırlanmaktadır. Yazıda problemli ve bölünmüş bir aileden çıkan oğlan çocuğu ile tanrı bir rakı masasında karşılıklı sohbet etmektedir, diyalogları oldukça şaşırtıcı ve anlamlıdır. Kitabın son bölümünde yer alır.

    Çocuğuna koyacağı isim hakkında...


    Milliyet Cadde'de verdiği bir röportajında sıkıntılarından ve gündelik problemlerden bahsederken şöyle bir açıklama yapmıştır;
    …Bütün bunlar bir yana dün arabada giderken birden camı sonuna kadar açtım ve kafamı çıkartabildiğim kadar dışarı çıkarttım. Rüzgâr yüzümü ve saçlarımı okşadı. Dakikalarca o şekilde yol aldım ve rahatladım. Ufuğun her daim değiştiğini ve hayat adlı kitabımızda yeni sayfaların kendiliğinden yalanarak açıldığını insan yol üstündeyken daha iyi kavrayabiliyormuş. Tanrının eliydi sanki yüzümü tarayan. O fısıldadı sanki kulaklarıma; ‘’Geçti oğlum… Hepsi geçti.’’ Yani artık o kadar da düşünmüyorum. Hayat böyleydi işte, her şeyin bir sebebi vardı. İleride çocuğum olursa ismini rüzgâr koyacağım. Canını sıkan şeyleri alıp götürebilsin diye.

    Bazı bazı görüntüler

    Wikipedia'dan aytuğ


    Aytuğ Akdoğan18 Ağustos 1992Kocaeli Karamürsel doğumlu, Türk yazar, fotoğraf sanatçısı, oyuncu ve model.
    İlk defa henüz 17 yaşında çıkarttığı ve Erdal Eren'e ithaf ettiği Ben Hep 17 Yaşındayım (Aralık 2009) adlı deneme kitabıyla isminden söz ettiren Aytuğ Akdoğan aynı zamanda devlet ve vakıf tiyatrolarında iki yıldan fazla süredir aktif olmakla beraber Mavi JeansDiesel gibi gençlik markalarına modellik yapmaktadır. Umur TaluNilay Örnek ve Tuna Kiremitçi gibi ünlü köşe yazarlarının köşelerinde kitap hakkındaki yorumları ve Cnn Türk kanalında Rıdvan Akar’a konuk olması ile basının ve halkın ilgisini çekmeyi başarabilen Aytuğ aynı zamanda Türkiye’nin En Genç Yazarı unvanına sahiptir. Duruşu ve çıkarttığı işlerle sanat & edebiyat câmiâsınca takdir edilse de medeniyet ve materyalizm gibi olguların karşısında olmasına rağmen bunu kendi hayatında tam tersi şekilde yaşadığı hissedildiği için "popüler kültürün oyuncağı" olmakla eleştirilmiştir.
    Yazılarında genel olarak normlara karşı gelip onları eleştiren, toplum bilimini ve ilişkileri ele alan ve karakter analizleri yapıp ruhsal çözümlemelere ulaşmaya çabalayan konuları ele alır. Varoluşçu felsefeyi ilgilendiren konular ve tanrı ve doğa aşkına övgüleri içeren izlenimci yazılara da sahiptir. Subay çocuğu olmasına rağmen ironik bir şekilde antimilitarizmi savunur.
    Tüm hayatı en ince ayrıntısına kadar düzenleyen totaliter sisteme karşı şunları dile getirmiştir;
    Taşa, toprağa her yere çıplak ayaklarınla bas. Sahip olduğun ve senden başka herkesin parasıyla senden alabileceği bütün pisliklerden arın. Senin olan hiçbir şeyin bir bedeli olmasın. Her şeyi çıplak yaşa, en çok da hayatı bütün çıplaklığıyla. Maskeni çıkart ve ahlak, hukuk, toplum gibi ağır sorumluluklardan arın. Mutluysan dans et ya da içinden bağırmak geliyorsa gidene kadar haykır geçmişine. Ne derler ya da ne cevap vermeliyim diye düşüneceğine tanrıyı düşün, yıllar sonra her şey hem bu kadar farklı ve bir o kadar da aynı iken onu hala içinde taşıyıp taşımadığını kontrol et. Dikkat et insanlar genelde kalabalıktırlar, iki ya da daha fazla kişi olurlar. Sen her zaman kendi yolunda git. Olsun varsın restoranlarda tek kişilik masalar olmayıversin, sen buna inat on kişilik bir masada yapayalnız otur.

    Yeni fotoğraflar!



    Kimlik

    Örnek alınan ve okunanlar

    Aytuğ Akdoğan'ın etkilendiği, en çok okuduğu, en çok örnek aldığı yazarlardan ve düşünürlerden bazıları;

    Franz KafkaGündüz VassafSchopenhauer,Christopher McCandlessAhmet Altan,Gabriel Garcia MarquezLord ByronJack LondonAlbert Camus